Eski ile şekillenir her şey.
Eskinin bilgisi, eskinin duygusu, eskinin deneyimi ile algılar insan.
Peki yeni için ne gerekli insan algısında?
Eskiye göre bazı şeylerin farklı olmasına ihtiyaç var. Yoksa eskiyi farklı bir zamanda diliminde deneyimlemiş oluruz.
Geleceğin meali de bu farklılıkta yatıyor. Meal kelimesini ister anlam ister sonuç olarak alalım, ikisi de neyi, ne zaman, nerede, nasıl farklı yapmaya karar vermemizle alakalı olacak.
O zaman soru geliyor;
Neyi daha farklı yapmayı planlıyorsun?
Bunun için yaşam kaliteni nerede artırmak istediğine bakmaya ihtiyacın var.
Tabi ilk akla gelebilecek söylemlerden bir tanesi, daha mutlu olmak istiyorum olabilir.
Bu bir tuzak maalesef.
Mutluluk o kadar çok dinamiğe bağlı bir kavram ki…
İnsan daha mutlu olmak istiyorum derken bile bu durumun farkında olmadığı için aslında bu söyleme sarılıyor.
Neyi daha farklı yaparak mutlu olmak istiyorsun?
– Hayatımdaki tüm olumsuzlukları çıkartarak –
Bir tuzak daha…
Hayatında seni olumsuz hissettiren olayların kişilerin bir suçu yok. Onlar sadece sende olanı tetikliyor.
Sen olayların sendeki etkisini yönetmeyi öğrenmedikçe, bugün bu olayları, insanları çıkarırsın, yarın aynı şeyleri tetikleyen başka durumlar oluşup sende aynı duyguları tetiklemişler. (tetiklediğini görürsün)
E kendini de hayatından çıkarmayacağın için, aslında olumsuz olayları hayatından çıkardığın zaman, eski senle hayatına devam edeceğin için, sana dair farklı yani ‘’yeni’’ bir şey yapmamış olacaksın.
Mutluluk öyle başkasına emanet edilecek bir kavram değil. Kendin sahip çıkacaksın mutluluğuna.
Bunun için de yine kendin, kendinde değişiklik yapacaksın ki, o istediğin mutluluğu elde ettiğinde en azından sürdürülebilir olma ihtimali ortaya çıkabilsin.
Yoksa mutluluk başına gelenlerle bağlantılı olduğu sürece, rüzgârın savurduğu yaprak gibi nereye konacağını bilmeden oradan oraya savrulacak insan.
E peki kadere teslimiyet yaprağın konduğu yerden memnun olması değil mi?
Kesinlikle öyle. Ama biz daha orada değiliz. Teorik bilgi bu, yani sınavda işaretlersen tam puan alırsın.
Ama hayat sınavından işaretlemekte güçlük çekiyoruz.
Belki diyeceksin ki, olur mu ama benim işaretlediğim oldu…
Olmuştur mutlaka…
Ama ne zaman işaretledin acaba? Soru önüne geldiğinde mi? Yoksa soruyu çözemeyip, sınav sonunda ‘’e ne yapalım, çözemedim soruyu, bari ezberden atayım de belki tutar’’ halinde mi?
Hiç bir çıkış yolu kalmadıktan sonra gösterilen zorunlu teslimiyet, teslimiyet olabilir mi?
Zaten konu mutluluk olduğunda teslimiyet varsa, konu mutluluk olmaktan çıkıyor.
O yüzden oradan buradan duyduğu klişeleri bırakıp, insanın kendisiyle dürüstçe yüzleşmeye ihtiyacı var, neyi ne zaman nasıl farklı yapacağına karar vermesi için.
İşte bu yüzden de eski ile şekillenmiş kendini aynada çıplak görüp, yeni mealler çıkarmaya ihtiyacı var.
Hem de, her nefes’te…