Geçtiğimiz yıllarda bir köşe nasip olmuştu markalı gazetelerimizden birinde. Mevzu köşe yazısı veya sayfa değil de mevzu emlâk sektörünün altın yılını yaşadığı bir dönemde ister istemez İstanbul’un tüm markalı konutlarını gezme ve inceleme imkânını bulmak idi. Minnettarım.
Kutu kutu pense elmayı yense….
Hepsi şehir merkezi, hepsi metroya yakın, hepsi hava limanına bilmem kaç kilometre, hepsi akıllı, hepsi allı, hepsi pullu, hepsi “en” olan, canım İstanbul’un, muhteşem konut stokunun içinden herhangi bir daire içinde herhangi bir yatak odasında (hele de genç odası ise tadından yenmez!) birazdan yaşam başlıyor…
Kutu kutu pense elmayı yense…
Önce en kısası 1,5 metre olmak üzere mümkünse 2 tanesi minimum 2,5-3 metrelik üç adet üçlü piriz almalısınız. Yatak koltuk dolap vs. onlar sonra belki sığarsa! Önce prizler kablolar alınır. İnsaflı bir müteahhit firması ise kısmen de olsa yeri doğru olan iki priz bulunur genellikle. Onlardan birine itina ile ilk üçlü uzatma takılır. O ilk üçlü ancak bir çalışma masasına yetişir, uzatmaya bir uzatma daha takılır. Bilgisayar, printer, tv, kanal indiren üniteler, cep telefonu, kitap okuma lambası, yedek şarj, play station vb. bir ürün, notebook… Kaç oldu? Sekiz mi? Hadi insaflı olalım altı net priz elde etmek üzere kablolar dolanmaya başlar; mümkünse duvar dibine gizlenmeye çalışılır ki genelde mümkün olmaz illâ bir noktadan fırlar o kablolar beyaz beyaz. Çoğunlukla da tak çıkar devam eder süreç.
Kutu kutu pense elmayı yense…
Derken bir hafta içinde temizlik rutini başlar. Koridora doğru çekiştirilen elektrik süpürgesi için priz gerekir ve koridorda illa bulunmaz. Antre için (varsa!) zaten bulunmaz, çekiştirmeye devam edersiniz. Bu temizlik rutini içinde ütü masanızı bir prize yaklaştırmanın bedeli ise yeni bir üçlü priz kablosu olabilir. Siz en iyisi bir uzatma daha alın.
Kutu kutu pense elmayı yense…
Durun bunun daha mutfağı var. Günlerini evinde geçiren ve “Instagram” için üretim yapan sevgili ev hanımının ihtiyacı olan tezgâh üstü piriz sayısı say say bitmez. Şanslıysanız tezgâh üstünde açıkta iki adet bulursunuz. Yerini sorgulamayın, varsa kabul edin onu da bulamayabilirdiniz. Kahve makinesini tak, onu çek mikseri tak, onu çek meyve suyu sıcağını tak, onu çıkar öbürünü tak; tak çıkar, tak çıkar. Tezgâh üstü uzatmada olmaz ki…
Kutu kutu pense elmayı yense….
Salonda akşam yorgunluğunu attığınız kanepenizde oturup televizyon seyrederken, cebinizi şarj edemez, cebinizi şarj ettiğiniz yerde kitap okuyamaz, kitap okuduğunuz yerde lap top açamazsınız. Çok sevdiğiniz koltuğunuzun üstünde otururken hepsini aynı anda yapmak isterseniz eğer bir uzatma daha gerekecektir ki işte bunu duvar dibinde saklama şansınız da yok neredeyse. Seçim yapın; ya o ya bu, olmadı tak çıkar, tak çıkar devam.
Kutu kutu pense elmayı yense…
En anlamsızı da bu konut stokunun hemen hepsinin “akıllı” olarak pazarlanması. İçinde bulunduğumuz konutlar, günümüz ihtiyaçlarına cevap veremez iken “milyon, milyon” bedeller ile “akıl” iddiasında olunca film kopuyor. Hangi akıl? Priz konusuna yeniden dönecek olursak, “Yönetmeliklerdeki sınır mı, müteahhit firmanın keyfi mi, mimarların öngörüsü mü?” neyse problem biran evvel çözülmesi gerekiyor. Keza bu sorun aynı zamanda bir “güvenlik” sorunu. Evimize giren üçlü uzatmaların standartları, sisteme verdikleri yük, çeke çeke zorladığımız duvar prizlerinin hepsi birer tehlike kaynağı.
Bir el atın bu kutulara artık.