Son bir yıldır kendimi bir soyut resim serüveni içinde buldum. Resim yapmak, ya da şöyle söyleyeyim, soyut resim yapmak çok kolaymış gibi görünebilir. Sadece renkleri bir araya getirmek ve karıştırmaktan ibaretmiş gibi. Günlerim, bir renk baskın kaldığında kompozisyonu dengeleyebilmek için biraz beyaz veya siyah ile karıştırarak rengin doygunluğunu azaltmanın veya başka renkler eklemenin gerekliliğini fark etmekle geçiyor. Böyle bir ruh haliyle doğaya bakıyor, renklerin içine daldıkça dalıyorum. Renklere ve insanlara bakıyorum. Hani bazı insanlar yılan gibi sokucudur, bazıları tilki gibi kurnaz derler. Acaba herkese bir renk vermek istesek, hangi renkleri en sevdiklerimize, hangilerini en katlanamadıklarımıza verirdik? Belki de hepsinin içinde bizden bir renk vardır. Peki ya kendimize hangi rengi uygun görürdük?
En sevdiğimiz renk kırmızı olabilir ama bu rengin hep güzel anlamları mı var? Aşk rengi bildiğimiz kırmızı acaba başka ne anlama geliyor? Renk düzleminde üç ana renkten biri olan kırmızı, renk tayfında en uzun dalga boyuna sahip renk olarak geçiyor. Kırmızı rengin anlamına baktığımızda heyecan, tutku, tehlike, enerji ve eylem ile ilişkili olduğunu görüyoruz. Kırmızı, dikkat çekici bir renktir; aynı zamanda güneşin rengidir. Kırmızı bir kazak giydiğimizde enerjik hissetmemiz belki de bu yüzdendir. Hz. Mevlânâ kırmızı renk için “Renklerin en güzeli kırmızı renktir. O renk de güneştendir, güneşten meydana gelir,” demesi tesadüf olmamalı.
Kırmızı aynı zamanda iştah açan bir renk olarak biliniyor. Tüm fast-food restoranları hem logolarında hem de iç mekânlarında bu rengi kullanırlar. Heyecan ve tutkuyu harekete geçiren bu renk kan basıncını artırır ve açlık hissinin oluşmasını tetikler. Dikkat çekici oluşuyla restoranların daha fazla tercih edilmesini de sağlar. Kırmızı, heyecan ve düşünmeden hareket etme gibi özellikleri de uyardığından daha fazla tüketmeye neden olabilir. Bir restoranda yedikçe yemek isteğimizin bir sebebi de mekânda kullanılan kırmızı renktir belki de. Restoranlarda insanlar arasında muhabbeti arttığı bile gözlemlenmiş. Mutluluğu tetikleyen kırmızı rengi ben de bir ayrı seviyorum.
Renk psikolojisinde kırmızı en yoğun renktir ve güçlü duyguları kışkırtabilir. Tehlikeyi de tetikleyebildiğinden idareli kullanmak isteyebilirsiniz. İç mekân düzenlemesinde ise kırmızı bir oda bizi uzun süre sonra rahatsız edebilir ve bu odada uyuyamadığımızı fark ederiz. Bunun sebebi yoğun duygulara uzun süre dayanamamak olabilir. İnsanın zor zamanları, acı duyguları, travmaları, şokları yaşadıktan sonra bu halden çıkabilmesi çok zormuş gibi gelse de yaşanılanlar zamanla bizi hayata güzel bakmaya götüren başka bir duyguya yöneltebiliyor. Ne de olsa hayat her şeye rağmen devam ediyor. Bu, bana bir dervişin “Bu da geçer Ya Hû” deyişini anımsattı. Hayatın inişli çıkışlı olduğunu fark etmemizin ve her durumun geçiciliğini bir kez daha hatırladım. Kırmızı rengi bir kez daha sevdim.
Kırmızı, yaşam, sevgi ve sıcaklık gibi olumlu; savaş, nefret, kan ve ateş gibi olumsuz anlamları birlikte taşıyor. Hayatta iyi kötü, güzel çirkin, gece gündüz gibi zıtlıklar varsa ve her şey zıddıyla var oluyorsa kırmızı da yeşille değerlendirilebilir. Yeşil, doğa ve huzur rengi olduğu için bizi hep rahatlatır. Doğayı hatırlatan yeşil rengin insana huzur ve güven verdiği biliniyor. Yeşil canlanmayı, yenilenmeyi ve umudu da temsil ediyor. Yatıştırıcı özelliğiyle sakinleşmeye yardımcı olurken odaklanmayı artırıyor. Yeşil rengin hastanelerde kullanımı ise psikolojik etkileri ile ilişkilendiriliyor. Ayrıca bu rengi sıklıkla tercih eden kişilerin uyumlu olduğuna inanılıyor.
Gece-gündüz arasındaki ilişki gibi renkler arasında da birbirinin zıddı görünen ama birbirini tamamlayan renkler birlikte kullanıldığında daha güçlü oluyorlar. Gece olmadan gündüz olamayacağı gibi, siyah olmadan beyaz anlaşılmıyor. Gece ve gündüzü birbirinin hem zıddı hem devamı olarak biliriz. Dışarıda görünen alemin bizim bir yansımamız olduğunu düşününce, içimizdeki renkleri kabul etmeden, tüm renkleri tanımadan, yalnız tek bir renk ile ruhumuzu özgürleştiremeyeceğimizi anlarız. Zıtlıklar birbiriyle ilişki içindedir ve birbirlerinin devamı oldukları için bir döngü söz konusu olabilir.
Zıtlıklarımızı kabul edebilmek ve ruhumuzdaki bütün renkleri sevebilmek ümidiyle…