Benim kuşağım mürekkep ile ilkokul sıralarında Güzel Yazı derslerinde tanıştı. Özel çizgili defter, keskin kokulu mürekkep, farklı kalınlıkta divit uçları ve renk renk saplar. Bazı okul sıralarında hokka ve kalemler için açılmış yuva ve kanallar, bu dönemin simgesiydi sanki. Ağır ağır yazılan harflerin yan yana dizilimi ile el yazısının başlangıcı. Özel defter ve elbette silinmeyen mürekkepler o genç zihinleri hata yapmamak için yaptığı işe dikkatini vermeye ve yoğunlaşmaya zorlar… Olası her hata, dikkat ya da beceriye bağlı, defter üzerinde kalıcı bir iz bırakır. Bu izler yaşam gibidir, hataları, coşkuları, dalgınlıkları, iyi ve kötü olayları hatırlatır…
Yine o yıllar, neredeyse her ders için hazırlanan dönem ödevleri, beni çizgisiz dosya kağıtları, farklı renkli -ki o zaman için hatırladığım üç renk mavi, siyah ve kırmızı- mürekkepler ve ilk pompalı dolmakalemler ile tanıştırdı. Muhtemelen Çin malı basit bir dolmakalem ya da neredeyse her evde bulunabilecek bir dolmakalem: Scrikss 17, mümkünse iki tane. Birine ödevin başlıkları için kırmızı diğerine ise mavi mürekkep çekilecek. Eğer iki kalem yoksa başlıklar büyük harfle yazılacak ya da altı çizilecek. Çizgisiz dosya kağıdının altına yazıyı disipline etmek üzere, üzerinden mürekkepli kalem ile geçilmiş bir çizgili kâğıt, çizgisiz kâğıda dört tarafından ataçla bağlanarak gölgesini yansıtacak… Ders sonrasında ya da hafta sonu semt kütüphanesinde yapılan araştırmalardan hazırlanan, cümleleri defalarca kurulmuş, çalışılmış ödev taslağı büyük bir dikkatle ve okunaklı bir yazı ile hataya yer vermeksizin yazılacak. Bu titizlikle yürütülen bir ritüeldir. Konsantrasyon yüksek olmalıdır, hem metnin içeriği hem de kâğıdın kompozisyonu için… Dikkat toplama konusunda son derece eğiticidir. Yazınız güzelse dolmakalem kullanacak kadar dikkatli ve özenli iseniz, ara ara okulun kayıtlarına yardım etmek gibi bir yan görev de cabasıdır. Ortaokul ve lise yıllarında sadece dönem ödevleri için özel zamanlarda çekmeceden çıkan, mürekkeplenen dolmakalem, üniversite yıllarımda sıkı bir yol arkadaşı olmaya başladı. Elbette bunda bir genç için rol model olan öğretmenlerimin etkileri kaçınılmaz.
Benim kuşağım için ilkokul yılarında başlayan ve geleneksel eğitim sisteminin teşvik ettiği dolmakalem kullanma kültürü, renk renk yazan, plastik gövdeli ‘tükenmez’ kalemlerle yavaş yavaş silinmeye başladı. Tükenmez kalem, dolmakaleme alternatif kırtasiye raflarını doldurmaya başladı. Yanında birçok aksesuar ile yaşayan ve her zaman ilginizi bekleyen bir dolmakalemle yaşamak pek kolay olmamalı. Neden derseniz, her dolmakalemin farklı bir tabiatı vardır. Dolum sistemi, ucu, mürekkebi uca taşıyan damağı… Tüm dolmakalemler basit bir fizik kuralına göre çalışır: yerçekimi. Damak yerçekimi mahareti ile ıslanarak üzerindeki ince kanaldan mürekkebi kalemin uç yapısına uygun bir akışkanlıkta, sıkı irtibat halinde olduğu uca taşır. Düşünün lütfen ne denli zor bir görev yükleniyor damağa hem mürekkebin kalemden akmasını engelliyor hem de üzerinden dengeli bir şeklide süzülerek geçmesine müsaade ederek kalemin kesintisiz yazmasına olanak sağlıyor. Basit, ancak yaratıcı bir mühendislik tasarımı. Yani damak mürekkebi sadece kalem kağıtla buluştuğunda salıverecek. Damağın kalemin uç kalınlığına, mürekkep akış hızına bağlı olarak yapısının değiştiğini düşünecek olursak bu işin pek de kolay olmadığı açıktır. Damak üzerinden taşınan mürekkep, metal ucun kağıtla buluştuğu noktadaki parlatılmış sert topa (genellikle iridium) ulaşınca, kalem kâğıt üzerinde kayarcasına dolaşmaya başlar. İyi ve bakımlı bir dolmakaleme sahipseniz, kalemin kendi ağırlığı çizgi kalınlığınız için yeterli olacaktır. Kolay kolay hiçbir yazı gerecinde alamayacağınız kendine has bir duygudur bu. Her kalemin sizde vereceği his gövde malzemesine, tasarımına ve ucun özelliğine göre farklı olacaktır.
Bu nedenle, uç kalınlığından dolum sistemine, gövde malzemesinden kapağına ve boyutuna kadar birçok özelliğini seçerek edinebileceğiniz bir dolmakalem, son derece kişisel bir yazım gerecidir. İnce uçlardan, kesik uçlara, özel biçimlendirilmiş hat, kaligrafi uçlarına kadar çok geniş bir uç seçeneği sizi ilk etkileyecek özelliklerden biri olmalı. Bu özelliklerin yanında uzun ömürlü ve çevre dostu olması ona günümüzde ayrı bir özellik, değer katıyor. Uzun ömürlülük derken, günümüz dünyasının zaman kavramından bahsetmiyorum. 1950’lerde aile büyüklerinizin edindiği iyi bir dolmakalem bugün size sorunsuz bir şekilde eşlik etmeyi sürdürür. Elbette, onunla dost olabilmeyi başardığınızda… İhtiyaç duyduğunda temizler, aşırı ısı farklılıklarından korur, iyi mürekkep ile beslerseniz, bir de onu taşıyacak bir kılıfınız varsa söyleyecek bir şey yok, eminim sizin çocuklarınız ve hatta torunlarınız o kalemi kullanmayı sürdüreceklerdir… alışır ve severlerse.
Hızlı yaşam biçimini temsil eden tükenmez ya da daha ötesi kullan-at kalemlerin karşısında böyle ağır başlı, bakımı biraz ilgi ve merak, çok az da beceri isteyen bir nesnenin tutunması elbet zor, ben de farkındayım. Ama dostluk böyle bir şey. Attığınız özel imzalar, yazdığınız metinler, tuttuğunuz günlük, aldığınız notlarda en yakınınızda olan sizinle özelleşen bir anlamda sırdaşınız olan dolmakaleminiz, bir hikâye taşıyıcısı ya da aktarıcısı; zamanla kullanımınıza göre esneyen, yumuşayan ucu, teninize yanıt veren gövdesi ile bir parçanız olabiliyor. Bir şekilde hızlanan yaşamın dayattığı koşullara karşı bu keyifli ritüeli yaşamında tutan, zenginleştiren ve hatta yeni tanışıp kendine hikayeleri olan bir dost arayan ‘dolma’kalemseverlerin sayıları giderek artıyor. Çantalarında ve masalarında renkli mürekkepleri ve ayrıksı duruşlarıyla onlara eşlik eden kalemlerini taşıyor, yalnız kaldıklarında ilgilerini esirgemiyorlar.
Bu yazı, bir kenarda içinde mürekkebi kurumuş bekleyen, unuttuğunuz kaleminizi gün yüzüne çıkartmanıza vesile olursa ne ala, vazifesini yapmış size kaleminizi hatırlatmış demektir. Eğer kaleminiz size aile büyüklerinden kaldıysa önce onunla tanışın. Onu tanımaya çalışın, gerekirse bir bilene sorun. İçine biraz su çekin ki damarları açılsın, canlansın. Ama uzun süredir sizi bekliyorsa pek zorlamayın, sabırla azar azar su çekerek uzun yılların biriktirdiği mürekkebin tortularının çözülmesini bekleyin. Sonra onu taze mürekkep ile besleyin ve yeniden hayata döndürün. Kendinize bir iyilik yapın ve ‘dolma’kaleminize, kendinize zaman ayırın.