Doğum Sancıları

Emine Ebru Arslan
3 dakika
-+=

Tam olarak ne zaman başladı bilemiyorum. Tarih sahnesinde müstesna bir yere sahip olacak Covid 19 pandemisi üzerinden kameralarımızı 2020 yılına çevirsek isabetli atış yapar mıyız ondan da emin değilim. Ama havada bir huzursuzluk var. Sanki çevremdeki herkeste bir sıkışmışlık hali. Yaptığı her şeyde manasızlık hissi, aradığı anlamı bulamama, normalde keyif aldığı şeyleri sorgulama, bir gayretle yapılan tüm aktivitelerin ağızda bıraktığı keçi boynuzu tadı. Medyada daha sık gözümüze çarpan şiddet hikayeleri. Şimdi dersiniz ki kişi karşısındakini kendinden bilirmiş. Bu besbelli senin dünya pencerenden görünen. Ben de çoğu zaman aynı telkinle denetlerim kendimi ama bu sefer durum bir parça farklı: Gallup tarafından 2021 sonu ve 2022 başlarında 122 ülkede yaklaşık 127.000 yetişkin ile yapılan görüşmeler dünyamızın içinden geçmekte olduğu bu sancılı dönemi verilerle ortaya koydu. Aslında son 10 yıldır artış trendi gösteren stres, üzüntü, öfke ve endişe gibi olumsuz duygular 2021’de yeni bir rekora ulaştı.[1]

Şüphesiz ki her ülkenin ve örneklemi oluşturan her bireyin cevaplarının arka planında kendi öznel gerekçeleri vardır. Derin araştırmaları konunun uzmanlarına bıraktığımızda ülkemizin bu denklemde oldukça dikkatli bakılması gereken bir yerde durduğunu görüyoruz. Kendini dinlenmiş hissetmek, saygı ile muamele görmek, gülmek, kahkaha atmak, keyifli bir şey yapmak ve yeni bir şey öğrenmek gibi bileşenlerden oluşan ve Gallup’un adına kısaca Olumlu Deneyim Endeksi dediği alanda Afganistan ve Lübnan’dan sonra dünyada sondan 3. olmak neresinden bakarsak bakalım hazin. Aynı araştırma günlük öfke seviyesi bakımından Türkiye’yi dünyada ikinci ve günlük üzüntü yaşama konusunda üçüncü sıraya yerleştiriyor.

İnsan bir duygu varlığı ve dünyayı duyguların yönettiğini söylemek sanırım çok da yanlış olmaz. En rasyonel olduğunu iddia edenin bile duyguları etrafından ördüğü argümanları, yine duygu marifetiyle aldığı kararları ve eylemleri var. Düşüncelerimiz ve eylemlerimiz duygularımızın hükmü altında. Yumurta tavuk misali zuhurat mı duygularımızı aşağıya çekiyor yoksa duygular mı zuhuratı tetikliyor bilemiyorum ama ortada hiç geçmeyen Pazartesi Sendromu gibi depresif bir hava var. 

Derdim kimseyi daha fazla karamsarlığa sürüklemek değil. Hele ki “kader olur, söyleme” diyen kadim öğreti, olasılıklar dünyasından kendimize yalnızca olumlu olanları çekmenin yolunun olumlu konuşmaktan geçtiğini öğretmişken konuyu daha da mayalamaya hiç niyetim yok. Diğer taraftan içimdeki cesur ve sorgulayıcı öğrenci arka sıralardan sürekli parmak kaldırarak iyimserlik ile Polyannacılığı da birbirine karıştırmamam gerektiğini söylüyor. Hastalığı tam ve doğru teşhis etmeli ki doğru tedavi bulunabilsin. İyimser olacağım diye mevcut durumun çerçevesini çizmekten ve gerçekleri göz ardı etmekten geri kalmamalı insan. Tam tersi mevcut durumu tüm değişkenleri ile anlamayı, çerçeveyi eksiksiz çizebilmeyi ve sorunların kök-nedenlerine inebilme cesaretini verebilmeli iyimserlik. Mevcut durumu tamıyla anladıktan sonra devam etme gücünü sunabilmeli.

Bu durum için de geçerli. Bir toplum duygusal açıdan bu denli uçları neden yaşıyor? 

Yalnızca ekonomik arka planla açıklanabilir mi? 

Ocakta kaynayan tencere mutlaka yadsınamayacak önemdedir. Diğer taraftan salt ekonomik çıkarları önceleyen ve tüm yaşam alışkanlıklarını çıkarlar etrafında şekillendiren, her türlü beşerî yapının merkezine ekonomik ilişkileri koyan günümüz sahnesinin insanlarda bıraktığı yorgunluk ve aşınmanın izleri de olabilir mi bunda? 

Salt işsiz olmak değil de sahip olduğu işe “sahip çıkamadan” özensizce mesai doldurmanın da bir etkisi var mıdır resimde? 

Üreten olmaktan tüketen olmaya; vermek yerine almaya ve kanaat etmekten tamahkârlığa doğru yöneldiğinden beri toplumun tutunacak dalının kalmamasından mıdır? 

Dürüstlük, liyakat, güven, samimiyete ilişkin arayışlarının giderek daha tatminsiz kalmasından olabilir mi? 

Hepsi mümkün ve daha fazlası. Toplumsal çözümlemeyi işin bilenine bırakalım ama bu kadar olumsuz duygu da sürdürülebilir değil. Artık yeni ve farklı bir şeyler yapmanın, başkalaşmanın zamanı. Tüm bu acı çekişler beyhude kalmamalı, bir doğumun sancıları olmalı. Toplumu daha iyiye götürecek ve dönüştürecek bir doğumun…  


[1] https://news.gallup.com/interactives/248240/global-emotions.aspx

Yorum Yaz

Hizmetimizi geliştirmek için çerezleri kullanıyoruz. Ayrıntılı bilgi Tamam