Belli Belirsiz

Hümanur Bağlı
3 dakika
-+=

Esas sözünü edeceğim konuya geçmeden evvel, bir süre kendisinden Türk Musikisi nazariyatı dersleri alma şerefine nail olduğum değerli dostumuz ve hocam rahmetli Ahmet Hatipoğlu’nun Türk müziğinin karakteristiklerini anlattığı bir dersinden aklımda kalan birkaç şeyi paylaşmak istiyorum. 

Bilindiği gibi Batı müziğinde notalar arasındaki ses mesafelerini, yarım ve tam sesler belirler. Yarım sesleri diyez ve bemol kavramları ile ifade ederken, ana sesleri de natürel olarak nitelendiririz. Oysa Türk musikisinde notaların arasındaki mesafeler dokuza bölünmüştür, bunlara “koma” denir ve bu dokuza bölünmüş sistemde bestelenmiş eserlerin, piyano vb. gibi enstrümanlarla çalınmasının imkansızlıkları da bu konuya bağlı ilginç bilgiler arasında yer alır. Bazı sesler, mesela si notası, bir koma pes çalınması ile segâh gibi bir makamın da karakteristiğini oluşturur. 

Fazla teknik bilgiyle kimseyi yormak istemem, zaten daha ilerisini ben de çok bilmiyorum. Burada Ahmet hocanın söylediği ilginç bir bilgiyi başka bir konuya bağlamak istiyorum aslında. Çünkü geçen yazımda “gelişi güzel” olanı konuştuktan sonra belirsizlik üzerine düşündüğüm bazı şeylerin buraya, bu konunun devamına yakışacağını düşündüm. 

O derste Ahmet hocanın söylediği ve beni çok şaşırtan bilgi, aslında bu bir komalık farkın da çok net ve belirgin olmadığı, si natürel ve si bemol arasında bir yerlerde, bir alanda gezinmeyi ifade ettiği idi. Yani mesela segâh makamına karakterini veren ve neredeyse “dijital” manada, tam ve net basılmış bir “si koma bemol” de bizim işimizi görmüyordu aslında. Daha da ilginç olanı bu belirsiz aralık, Türk musikisine özgü gırtlak nağmelerinin, enstrümanlarla yapılan süsleme tekniklerinin de temeli idi. İcracı bu belirsiz alanı, belli bir notayı kesin olarak basarak değil, o bölgede gezinerek, dolaşarak vurguluyor, gösteriyor, anlatıyordu.

Her yerde ve konuda bizi kesinliğe taşımaya çalışan batı düşüncesi ve radikal bilimselliğin kendini içine pek de yerleştiremeyeceği bir bölge burası. 

Halbuki “ne o ne o hem o hem o”, ya da “biz ne ondan bundanız, hem de ondan bundanız” diyen bir kültürün değil belirsizliği dışlamak, kucaklamak, hatta estetiğinin içine yerleştirmek gibi bir durumu var. İki denizin birbirine karışmadığı ama arada da bir duvar olmayan bir berzah düşüncesinin içinde bir yerlerdeyiz. Ne enteresandır ki “Ol dedi, oldu” diyen kesin ve net kader fikriyle iç içe geçen de aynı düşünce.

Bu belirsizlikle doğan çeşitlilik biraz da şuna benziyor: Tepesinden basık yanlardan bombeli dünyamızın -ki bu da tam bir geometrik biçim olan küreyi tanımlamıyor- belli bir açı ile güneş etrafında dönmesinin bütün mevsim, iklim gibi değişkenleri oluşturması.

Belirlilik büyük bir iddia zaten. Sanki her şeyin bizim bildiğimiz şekilde ve küçük aklımızla, neden-sonuç ilişkilerini bağdaştırdığımız şeklinin doğru olduğunu öneriyor ve rutin olanı mutlaklaştırıyor.

Halbuki belirsizlik tıpkı önceki yazımda da anlatmaya çalıştığım “gelişi güzel” gibi kaosu da kucaklayan başka bir düzen fikrine bizi götürüyor, ki bu da birçok nüansın, estetik değerin, her şeyi bilememenin getirdiği tevazuun ve buna bağlı akışın temeli. Tam basılmayan sesin etrafındaki süslemeler, süsleme deyip geçtiğimiz, hatta modern düşünce içinde olabildiğince dışarda bırakmaya çalıştığımız şeyler bu minik eğimlerin ve aralıkların yeri. Burada modernistlerin süslemeyi cinayet olarak görmesinden de dem vurmak mümkün. Oysa kültürün ve sanatın kesin olamayan noktaların etrafını güzelleştiren tarafı bu belki de. Görsel sanatlar ve mimarideki karşılığı mukarnas olabilir bunun: kubbeden kare plana geçen köşeler gibi farklı geometrik geçişlerin bir tür kristalizasyonla yumuşatılması, estetize edilmesi.

Kozmetik, kozmoz kelimesinden geliyorsa süslemeyi bir kenara atmak çok fazla iddialı olurdu zaten. 

Bütün bunlara belki belirsiz değil de “belli belirsiz” demek lazım. Lâtif, yani kesif ve katı olanın tersi bir duruş, ya da duruştan ziyade farklı aralıklar arasında hoş bir dans, bir seyir. Seyretmeyi bilene tabii.

1 Yorum

MeHmet Demirci 21 Mayıs 2023 - 13:05

Farklı alanlar ve disiplinler arasındaki bağı, ilişkiyi fark edebilmek kavrayabilmek, bunları anlaşılır bir ifade kalıbına sokabilmek ne güzel. Buradan dolaylı olarak “tevhid” düşüncesine de gönderme yapma imkânı doğuyor. Tebrik ve teşekkürler
Mehmet DEMİRCİ

Cevapla

Yorum Yaz

Hizmetimizi geliştirmek için çerezleri kullanıyoruz. Ayrıntılı bilgi Tamam