Ghosting

Alper Tanca
4 dakika
-+=

Geçen gün bir arkadaşımın paylaşımında dikkati çektiği “sanat dünyasında cevap vermeme, geri dönüş yapmama akımı” ile ilgili bir yazı, bende de bu konu hakkında, kendi kapasitem elverdiğince, bir iki kelâm etme niyetini ortaya çıkardı. Bu sadece sanat dünyasında değil, iş hayatında olsun, özel hayatta olsun, sizin baş vuran rolünde, karşı tarafın ise karar verici olduğu her durumda karşımıza çıkabilecek bir şey. Batı kültürü yanılmıyorsam buna “ghosting” diyor. Yani ne mesajlarınıza ne de aramalarınıza karşı taraftan olumlu ya da olumsuz hiçbir cevap alamama durumu. Size adeta görünmez bir hayaletmişsinizcesine davranılması hali. Bu durum sizi hep arafta bırakarak yolunuza devam edememenize de yol açabiliyor.

Oysa “hayır” bile o kadar güzel bir cevaptır ki; karşı tarafın kapanışını yapmasına ve kendisine yeni bir yol çizmesine olanak tanır. Hayır cevabı bir şeyi bitirmez aslında onun başka bir formda yeniden hayat bulabilmesi için alan açar. Bunu tıpkı en üstteki tomurcuğu kesilen bir bitkiye benzetebilirsiniz. Bitki hemen yandan yeni dallar geliştirecek ve farklı bir şekilde de olsa gelişmesine devam edecektir. Sanırım bu sebepten dolayı kadimler dilimizde olumsuz cevabı ifade eden “hayır” kelimesini “hayırlı olan” ile ilişkilendirmişlerdir. Bunun üzerinde çok düşünmek gerekir ve kadimlerin aslında “hayır” derken sizi reddetmediklerini, ancak bu işin olmamasında bir hayır olduğunu, bunun daha güzel ve hayırlı başka bir kapıya açılacağını ifade ederek size yola devam etme fırsatını tanıdıklarını anlayabiliriz. Ne kadar muhteşem öyle değil mi?

İnsanların neden biraz enerji ve çaba sarf ederek karşı tarafa cevap vermediğini anlamak aslında zor değil. Bunun birçok sebebi olabilmekle beraber bence en genel geçer olanı karşı tarafın sizinle yüzleşmeye cesaretinin olmaması ve sizi görmezden gelerek kolay yolu seçmesi. Bir ikincisi de size yeterince değer vermiyor olmaları. Her iki durumda da sanırım işi çok uzatmadan kendi kapanışımızı yapmak ve yolumuza başka bir şekilde devam etmek yapabileceğimiz en iyi şey.

Ancak karar verici pozisyonda biz varsak, bu sefer o farkındalıkla hareket edelim, kendimizi karşımızdakinin yerine koyalım. Benim için de yüzleşme oldukça zorlayıcı bir deneyim, hayatımın uzun bir dönemi yüzleşmekten kaçmakla geçti. Bu, kaçış refleksi içinde olduğumu fark edişimle beraber, yıllardır üzerinde çalıştığım ve geliştirmeye uğraştığım bir yönüm. Yüzleşmeyi başarabildiğim her seferinde fark ettim ki; bu yüzleşmeler düşündüğüm kadar zorlayıcı geçmiyor ve hem karşı taraf hem de benim için hiç ummadığım yeni kapıların açılmasına vesile olabiliyor. Birçok kereler kafamda o yüzleşme sahnesini kurgulayarak çok dramatik hâle getirdiğimi, olduğundan fazla gerilim yükleyerek kendi kendimi ürküttüğümü fark ettim. İnanın çoğu zaman yüzleşme, düşündüğümüzden çok daha iyi geçiyor, sonucunda da adeta sırtımızdan bir yük kalkıyor hafifliyorsunuz. Öteki türlü zihnimizin kuytu köşelerine attığımız her çözülmemiş hikâye, tıpkı bir parazit gibi zihinsel enerjimizden beslenmeye devam ederek varlığını sürdürmeye, zaman zaman daha da güçlenerek birtakım sorunlara, iç sıkıntılarına yol açabilmeye başlıyor.

Arafta asılı bıraktığımız insanların bize bir etkisi daha var. Bu etki daha çok enerji boyutunda. Hayatımda her şeyin tepetaklak gittiği, her yeni aksilikle beraber “artık bu kadar da olmaz!” dediğim bir dönemde içime bir şekilde arafta bıraktığım insanları arayarak çözülmemiş bütün hikâyelerimi çözme isteği düştü. Bunun benim için ne kadar zor olduğunu size tasavvur ettirebilmem için; sanırım benim için Everest’e şortla tırmanmakla aynı zorlukta desem abartmış olmam. Cevapsız bıraktığım, “ghosting” yaptığım, görmezden gelmeyi seçtiğim ve bir şekilde kalbini kırmış olduğum insanları tek tek aradım ya da mesaj attım. Bu tecrübe benim için ufuk açıcıydı. Aradan aylar ve hatta yıllar geçmiş olmasına rağmen, ne kadar kalplerini kırmış olsam da hiç istisnasız aradığım herkes benimle büyük bir kalp açıklığı içinde kapanışını yaptı. Bir tek ters söz işitmedim, bir tek sitem duymadım. Ben onlara kalbimi açarak ve ne kadar üzgün olduğumu cân-ı gönülden ifade ettiğimde, hepsi beni bağrına basarak affetti. Aramalar bittiğinde bir süre hayretler içinde ama bir tüy gibi hafif vicdanımla baş başa olmanın keyfini çıkardım.

Peki sonra ne mi oldu? Mucizevi bir şekilde hayatımdaki bütün düğümler tek tek çözülmeye, çözülmemiş olanlar kapanışını yapmaya ve yeni bir başlangıca vesile olmaya başladılar. İşlerin birbiri ardına yoluna girmesini ağzım açık bir şekilde seyrettim. Hayatımın enerjisi tamamen değişti ve bunu bizzat deneyimleyerek yaşamış olmak bana o deneyimi burada sizlerle paylaşabilme cesaretini de verdi.

Hayat bize her zaman işleri yoluna koyabilme fırsatları tanıyor. Bunun için bir rehberimiz de var aslında, hepinizin yanlış bir şey yaparken bize fısıldayan o ses ile tanışıklığı vardır. Genelde duymazdan geldiğimiz o ses aslında hayatımızı doğru yaşama rehberimizdir. Hiç olmazsa o sesin fısıltıdan haykırışa dönüştüğü dönemlerde bir iç muhasebe yapalım, kalbini kırdığımız, arafta bıraktığımız insanlar var mı düşünelim. Gelin bundan sonra kuracağımız yeni bağlantılarımızda, konfor alanımızdan çıkarak “hayır” demek zor da olsa, yapmamız gerekeni yapalım. Bu yazdıklarımı aslında kendime de yazıyorum. Bu vesileyle de hâlâ kapanışımı yapamadığım, arafta bıraktığım birileri varsa hepsinden tüm kalbimle beni affetmelerini diliyorum.

Yorum Yaz

Hizmetimizi geliştirmek için çerezleri kullanıyoruz. Ayrıntılı bilgi Tamam