Nepal’de Beş Gece

Perihan Ersoy
4 dakika
-+=

Dünyanın çatısında, dünyanın en fakir 10 ülkesinden biri olan Nepal’de maymunlar tapınağından Katmandu şehrine bakıyoruz. Efsaneye göre burada büyük bir göl ve gölün üzerindeki tepede de insanlardan önce kurulmuş bir tapınak varmış. İnsanların gelişi ve yoldan çıkışına kızan Krişna bir yıldırımla Çobar geçidini açmış ve göl boşalmış. Gölün olduğu yerde Katmandu vadisi oluşmuş. Bu vadide üç büyük şehir var. Katmandu, Patan ve Bhaktapur. Burası da maymunlar tapınağı.

Nyatapola Tapınağı, Taumadhi Meydanında. Öndeki pehlivan 10 insan gücündedir. Onun üstündeki fil insandan daha güçlüdür. Onun üstündeki aslan filden de güçlüdür. En üstteki mitolojik tanrı ise hepsinden güçlüdür. 

Aşağıda gördüğünüz yer ise altın tapınak. Nepal’de tahta oymacılığı en yetkin seviyede sergilenmekte. 

Katmandu, Patan’da gezmek biraz cambazlık istiyor zira burada trafik ışıkları yok. Ulaşım genelde motosikletlerle yapılıyor. Yolda yürürken bir anda yüzlerce motorun içinde kalmak buranın rutini. Ama insanları o kadar sakin ki burada birbirine bağıran, kızan, öfkeli yüzleri görmek neredeyse imkânsız. Biz çok yadırgasak da bu onların rutini. Hiç düzenlerini bozmadan yaşam tarzlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Şehirde yürürken ne tarafa dönseniz bir tapınak görürsünüz. Ülkenin her yeri tapınaklarla dolu ve Budha’nın gözleri her yerden sizi izliyor. Sokaklarda tanrılara adanmış adaklar bazen kesilmiş, bazen kesilmeyi bekliyor.  El arabalarında çok değişik meyveler ve sizinle iki bilezik satabilmek için uzun yol yürüyen satıcı kadınlar var.

Patan Lalitpur, güzellikler şehri demek. Patan’da bizleri götürdükleri ilk yer bir Hindu tapınağı oldu. Hinduların inançlarına göre bu tapınağa kendilerinden başka hiç kimse giremiyor. Tapınak Ganj nehrinin bir kolu olan Bagmati nehri kenarında kurulu. Ölüler burada yakılıyor. Ölülerini sarı bir örtüye sarıp nehrin kenarına koyuyorlar, inançlarına uygun şekilde ayaklarını açıp, nehirden aldıkları suyla yıkayarak günahlarından arındırıyorlar. Bunun nedeni bedenin yok olduğuna fakat ruhun tekrar başka bir bedene girerek reenkarne olduğuna inanmaları. 

Pashupattinath yok edici ve yeniden yaratıcı Şiva’nın tapınağı. Bu tapınakta bizi Sadu’lar karşıladı. Sadular dünya nimetlerinden el çekerek arınıp Nirvana’ya ulaşmaya çalışan hindu dervişleri. Çiçeklerden yaptıkları kırmızı renkli bir karışımı gelen misafirlerin alnına sürüp ellerini misafirlerin başına koyarak onları kutsuyorlar. Tabii ki bu kutsamanın teşekkürü de dolar cinsinden.

Çok tanrılı dine mensup olan bu ülkede en önemli tanrılar Şiva (Shiva), Parvati, Vişnu (Vishnu) ve Ganez. Efsaneye göre Şiva ve Parvati evlidir. Şiva bir yolculuk dönüşü Parvati’yi yatakta bir erkekle bulur ve erkeğin başını keser ama onun oğlu olduğunu anlar. Çok üzülür. Orada olan bir filin başını keserek oğlunun gövdesine yerleştirir ve Ganez tekrar canlanır. Ganez başlangıçların tanrısı, engelleri kaldıran şans tanrısıdır. Şiva en büyük tanrıdır. Sembolü üç başlı mızraktır. Dört kolu vardır. Yıkım ve yapım tanrısıdır. Dünyadaki kötülükleri yok edecek ve salt iyilikten oluşan yeni bir düzen kuracaktır. Kötülükleri dansla uzaklaştırır. Oturuşu ise aynı bir yogi gibidir. 

Bu ülkenin tapınakları kadar meşhur bir başka özelliği ve güzelliği ise muhteşem doğasıdır. Tracking yolculuğumuz arabayla 2000 metre tırmandıktan sonra 1.5 km boyunca ormanın içinde, yol sayılamayacak bir yolda görülmemiş güzellikte çiçeklerle bezenmiş ve kuşların sesleriyle cümbüşlenmiş bir doğada dünya kültür mirasına giren Changu Narayan tapınağına doğruydu.

2015’deki büyük depremden sonra bütün diğer yapılar gibi burası da bir miktar yıkılmış. Fakat sonrasındaki onarım çalışmaları sayesinde tekrar turistlere hazır hale getirilmiş.

Buradaki tapınaktan sonra durağımız, Himalaya dağlarına bakan otelimizde keyif çaylarımızı içmekti.

Nepal’de her şehrin bir Kumari’si var. Kumari yaşayan küçük tanrıça demek. Bu tanrıçalar vücutlarında hiçbir yara, iz, ben olmayan kız çocukları arasından özel olarak seçiliyor. Kendi inançlarına uygun şekilde eğitilerek tapınağın reenkarne olmuş tanrıçasını temsilen Kumari oluyor. Ayağı hiç yere bastırılmayan, yanına insanların kabul edilmediği, kafes arkasından görülen bu minik tanrıçalar belli bir yaşa gelince (ilk ve/veya vücudundaki ilk yara) tanrıçalıktan çıkarılarak normal hayatlarına, hiç evlenmeme, şehirden çıkmama ve eğitim almama şartıyla dönüyor. Bugüne kadar sadece iki tanrıça bu kurala uymayarak İngiltere’ye gidiyor ve eğitimlerini tamamlıyorlar. 

Bu gezimizde rehberin de belirttiğine göre Patan şehrinde ilk defa Kumari bizi kabul etti. Onların inançlarına saygı göstererek Kumarinin huzurunda eğildik ve alnımıza kırmızı boyaların sürülmesiyle O’nun tarafından kutsandık.

Yeni yerler, yeni kültürler, farklı inançlar görmenin işte beni en çok cezbeden yanı… Hakikat tek olabilir belki ama güzellikleri sonsuz farklılıklarda gizli. 

Yorum Yaz

Hizmetimizi geliştirmek için çerezleri kullanıyoruz. Ayrıntılı bilgi Tamam