O Zaman Dans

Dilek Türel
3 dakika
-+=

Anahtarı kalbinde iki kez çevir. Kilitleri açmanın tek yoludur bu. İkiliğe son vermenin de. Bir arada, yalnızlığı tecrübe etmeye geldik. Bölünmemiş zamanlardan rüyalar görmeye. Alemler arası göz açıp kapayıncaya kadar hüküm sürmeye. İçindeki bitip tükenmeyen arayış da acelecilik de bundan. 

Eskiden ben de çok telaşlıydım. Kafamın içindeki kalabalığı yatıştırmak, sesleri susturmaya çalışmak kaygısıyla kendi yangınımın rüzgarıydım. Onlar hep bir ağızdan konuşmayı bırakırlarsa hayatımı temize çekebileceğimi sanıyor, esip gürlüyordum. Ama ne sustular ne de ben yeni bir sayfa açabildim. Her gün doğumu, taze bir benle tanışmayı, o gürültüyü duymamayı daha yeni öğrendim. 

Hiçbir şey susmayacak. Hiçbir şey durmayacak. Sen kelam olacaksın, devinim gölgeni saracak. İşte o an, korkuların bitecek. Anlamak ve anlaşılmak üzere kurduğun onca buyurgan cümle, fazladan kullandığın onca sığ sözcük dökülecek üzerinden. Kelimelerden çok daha ötesini yaşadığını duyumsayıp ağırlıklarından ve o gürültüden kurtulacaksın. Dumanı üzerinde tüten latif bir harf olup süzüleceksin gökyüzüne.

Biliyorum. Tamamlanma telaşıyla deneyimlediğin ilişkiler ve yüz üstü çakılışlar, notu kıt bir öğretmenin dağıttığı sınav kağıtları gibi zorluyor seni. Ben de zamanında çok zorlandım. Sorular hep bilmediğin yerlerden geliyor sanıyorsun. Oysaki sen, sadece cevabını ezelden bildiğin suallerin muhatabısın.

Cevapları, kalbimdeki kilidi açınca buldum ben. İçerideki putları kırınca. Dünyaya düşmeden bir cümle önceydi yaradanı zanlarımıza hapsedişimiz ve varoluş kaynağına yüz çevirişimiz. Sonra sayısız tanrılar ürettik nefsimize. Kendi elimizle yarattıklarımıza koşulsuz kulluk ettik. Sahip olduğumuza inandığımız ne varsa hepsinin kölesi olduk. En çok da çizdiğimiz hudutların. 

Soruları göğsümdeki mabede yönelttim. Bir daha da beni özgürleştireceğini umduğum kahramanlar aramayı bıraktım. Tapınaklara yerleştirilmiş, dayatılmış, ruhsat verilmiş kutsallıklarını reddetti benliğim. Onlar da benim kadar insandı. Yüceltilmiş ve parlatılmış yanlarıyla belki de daha az insan. Kurtarıcı rollerinin ardında boy veren iktidarlarına biat edemezdim. Hazır cevaplara oldum olası hiç güvenmedim. Denetlenmeyen tek yere sığındım; gündüz gözüyle gördüğüm rüyalarıma.

Rüyalar, kalbimin anahtarının yerini fısıldayan bir yol haritası oldu. Hayat, o anahtarı hiç bakmayacağım bir yere koymuştu. Kendi içime. Korku dağlarımı aşıp kibir nehrimi takip ettim. Riya vadisi boyunca düşe kalka ilerledim. Ufukta umut denizi belirince sükûnet ormanıma daldım. Durmadan yürüdüm. Vicdan ağacımı bulana dek adımlarımı canıma kattım. İşte oradaydı, en yüksek dallardan birinde altın gibi parlıyordu anahtar. Tırmandım ve aldım.

Kalbimde iki kez çevirince açıldı bütün kilitler. Silindi haritadan tüm şekiller. Yerle gök bir. Ateşle su tam tekmil. Mekân umman, zaman sadece bu an. Karıştık cümlemiz zerre zerre kâinata.

Ne telaş ne de acele. Her şey olması gerektiği gibi, yerli yerinde. Ben nerede başlarım? Sen nerede bitersin? Yüreğimin menziline kaç nefes mesafedesin? Senle ben hem iç içe hem de ayrı ayrı. Hangi muazzam koreograf sahneye koydu birbirimizin yörüngesinde ettiğimiz bu dansı?

Ya ben senin sonsuz ihtimallerinden biriysem? Ya da zamanın bir yerinden kopup gelen sırlanmış suretinsem? Yine aynı gözlerle bakabilir misin bana? Aynı sesle yankılanır mı tövbelerin bu vücutta? Aynı sözlerle anlatabilir misin beni sana? Hangi ressam çizebilir sendeki beni?

Biz sessiz iki harf. Gelince yan yana, okunmuyoruz. Ama tek başımıza ve bazılarıyla çok şey anlatıyoruz. Nedir bizi bir arada tutan? Yalnızlıklarımız. İlk günden beri bitişik nizam duran yalnızlıklarımız. Artık anahtarın yerini biliyorsun. Ona ulaşacağın yolu da. Cevaplar kalp mührümüzün altında. 

Okumak ve okunabilmek için gel şimdi, sesli bir harf al sol yanına. Hayatın her birimize sorduğu soru durmadan düşüyor tekrara: “Benimle dans eder misin?” 

Yorum Yaz

Hizmetimizi geliştirmek için çerezleri kullanıyoruz. Ayrıntılı bilgi Tamam