“Düz çizgi tanrısızdır” der, mimar ve ressam Friedensreich Hundertwasser. Onlar, düz ve köşeli cetvellerle vicdan azabı çeken kişiler tarafından yaratılmıştır. Viyana sanat ekolüne karşı çıkan güçlü tavrı, inşâ ettiği sıra dışı belediye evlerinde kendisini gösterir. Onun, bu evlerin zemin ve duvarlarındaki eğrilikler, yamuk pencereler, binaların terasına yerleştirilen ağaçlar ve kullandığı renklerle dünyaya anlatmak istedikleri vardır. Yaşam hareketlidir. Varoluşun temelinde bulunan farklılıklar, çeşitliliği; onların bir arada bulunması da zengin bir hareketliliği yaratmaktadır.
Hundertwasser’in evlerine benzer bir anlayışı çağlar öncesi bir dönemde Mezopotamya topraklarında görürüz. Efsaneye göre Babil kralı II. Nebukadnezar’ın eşi, Anadolu topraklarından gelmiştir. Fakat Mezopotamya’nın sıkıcı düzlükleri, onun tepeler, vadiler ve nehirlerle dolu vatanına olan hasretini daha da artırmıştır. Eşine neşesini yeniden kazandırmak isteyen kral, yaşadıkları toprakları hareketlendirecek göğe doğru yükselen kuleler yaptırır ve bu kulelerin her katını bitkilerle donatarak, uzaktan bakanın adeta havada asılıymış gibi duran bahçeler görmesini sağlayan bir yapı inşa eder. Gerçek olup olmadığını hâlâ bilemediğimiz Babil’in Asma Bahçeleri, sadece kraliçeyi değil, düşüncesi ile bugün bizleri de heyecanlandırmaya devam ediyor.
Zıtlık üzerine çalışan rasyonel akıl, 0/1 prensibi üzerinden ilerler. İyinin karşısında kötü, siyahın karşısında beyaz vardır. Bu düz bir çizgidir. Oysa dereceli bir bakış, kötülüğün henüz tamamlanmamış, eksik bir iyilik olduğunu bize söyler. Siyah ve beyaz arasında grinin sayısız tonu bulunmaktadır. Dinamizmi yaratan bu farklılıklardır. Tekdüzeliğin katılığı karşısındaki bu hareket bazen aşağı bazen de yukarı doğru gerçekleşir.
Hz. Âdem, cennetten dünyaya “düşmüştür”. Geldiği yere tekrar çıkabilmek ve bu dairesel hareketini tamamlayabilmek için kendisine bir hayat verilmiştir. Ondan beklenen, “aslî vatanına” indiğinden daha kâmil bir halde dönebilmesidir. Fakat tekrar kavuştuğu aynı cennet olmayacaktır. Burası da artık onun gibi, daha güzeldir. Kendisinin mirasçısı olan Âdemoğullarının yaşamları içinde de, tekâmül edebilmeleri için, düşüşler saklıdır. Doğum ve ölüm ikiliğinin arasında yaşanan tüm iniş ve çıkışlar, Âdem’in insan olma macerasının basamaklarıdır.
Konforumuz olan cennet, bizi mutlu eder ama potansiyelimizi ortaya çıkarmaz. Düştüğü yerden kalkmayı becerebilen, bu hareketler sayesinde büyümeyi sürdürerek diri kalabilir. Düz çizgiler güvenlidir. Fakat akmayan, hareketsiz, neşenin ve hüznün olmadığı bölgelerdir. Çeşitlilik riskler taşır, ama enerjiktir.
Yaşam yolculuğu önümüze seçeneklerini cömertçe sunar ve genelde en katılaştığımız alanlara kuyular bırakır. Tohumun karanlıkta büyümesi gerektiği gibi, insan da zamanı geldiğinde kuyunun gölgesinden yukarı doğru yükselir. Işığı takip eden tohumların istikameti bellidir. Süre değişir ama hareket değişmez. Gücünü değişimden alan hayatlar da yerinde saymayacaktır. Bu durumda, canlılığımızın ölçüsü değişime karşı gösterdiğimiz uyum olacaktır.
6 Yorum
Bulanmadan , donmadan akabilmek ne büyük bir güzellik. Bakış açınız çok hoş. Kaleminize bin bereket.
Çok teşekkür ederim, ne güzel birlikte buralarda akabilmek…
Harika bir yazı. Hayat döngüsünü müthiş bir görsel hikayeye dönüştürerek basitçe anlatabilme kabiliyeti sergilenmis. 🌺
Düşmek ve kalkabilmek dileğiyle…
Kalemine sağlık …
Karmaşadan ferahlığa bir nefes
Çok güzel, müstefit oldum efendim. İlhamınız bol, gönlünüz geniş olsun.