Merhabalar değerli okuyucularımız ben Gülüm Umay Yakar. 19 yaşında yarı zamanlı bale öğrencisi ve aynı zamanda asistan bale öğretmeniyim. Sizlere bu ilk yazımda İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkemizde bale eğitiminin nasıl başladığını ve bale sanatının geliştirilmesi adına neler yapıldığından bahsetmek istedim.
Ülkemizin en zorlu döneminde bile sanata ve sanatçıya verilmesi gereken önemi gösteren Atatürk, 1936 senesinde TBMM’de şu sözleri söylemiştir: ‘’Güzel sanatlara da alakamızı yeniden canlandırmak isterim. Ankara’da bir konservatuar ve bir temsil akademisi kurulmakta olmasını zikretmek benim için bir hazdır. Güzel sanatların her şubesi için kurultayın göstereceği alaka ve emek, milletin insani ve medeni hayatı ve çalışkanlık veriminin artması için gereklidir.’’
Ankara Devlet Konservatuarı’nın kurucuları 1940 senesinde üç dönemli, on yıl süreli bir bale okulu açmayı planlamışlardır. Bu girişimlerin çeşitli nedenlerle sonuçsuz kalmasıyla beraber araya giren İkinci Dünya Savaşı, baleyi kurma arayışlarını yavaşlatmıştır. Ankara’da bu gelişmeler yaşanırken Rus Devrimi’nden sonra İstanbul’a yerleşmiş olan Lydia Krassa Arzumanova özel bale eğitimini başlatarak, 1931’den itibaren bazı öğrenci gruplarıyla çeşitli yerlerde temsiller vermeye başlar.
1944’te Eminönü Halkevi ismiyle gerçekleştirilen temsillerde Antikacı Dükkânı, İnci’nin Kitabı ve Bir Orman Masalı sahnelenir. Bir Orman Masalı ve İnci’nin Kitabı müziği Ahmet Adnan Saygun’a, koreografiler Arzumanova’ya aittir. Eser sergilendiği dönemde basında şu başlıklar göze çarpmaktadır: ’Bale, Türk sahnesi için yepyeni bir sahne sanatı türüdür.’’
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurumsal bale eğitiminin temelinin atılması için yeniden harekete geçildi; Türk hükümeti, İngiliz Kraliyet Balesi’nin kurucusu Dame Ninette de Valois’yı Türk balesini kurması için çağırdı. Dame Ninette de Valois 1948 senesinde Batılı anlamda bir bale okulunun açılmasına öncülük ederek Yeşilköy Bale Okulu’nu kurdu.
Dame Ninette de Valois ve İngiliz heyeti değişik okullardan 11 erkek, 18 kız toplam 29 öğrenci seçerek bu okulda eğitime başladı. Arzumanova’nın yetenekleri öğrencilerinden bazıları da bu yeni açılan okula geçmişlerdi. Bu okul, İngilizlerin yabancı bir ülkede kurduğu ilk ulusal bale okuluydu.
İlk yıllarda baleyi topluma kazandırmak ve öğrencileri teşvik etmek için okulun eğitmenleri tarafından sergilenen kısa eserler sahnelendi. İki sene sonunda Ankara’daki konservatuarı desteklemek ve sağlam bir sanat geleneği oluşturmak amacıyla okulun Ankara’ya taşınmasına karar verildi ve Yeşilköy Bale Okulu artık Ankara Devlet Konservatuarı’nın bir parçası oldu.
Bu dönemde Fransa’da öğrenim gören Yıldız Alpar Emiroğlu, 1952 yılında İstanbul’da ülkemizin ilk özel bale okulunu açtı. 1953 yılında ise İstanbul Belediye Konservatuarı’nda Olga Nuray Olcay’ın önderliğinde bale eğitimine başlandı ve Olga Nuray Olcay aynı yıl kendi adıyla özel bale okulunu kurdu. İstanbul’da bu gelişmeler sürerken Ankara Devlet Konservatuarı 1957 yılında ilk mezunlarını verdi. O yıllarda bale sanatını desteklemek adına devlet adamları sık sık temsilleri izliyor, sanatçılara destek oluyorlardı. Değerli ve genç öğrencilerimiz o yıllarda Dame Ninette de Valois’nın katkılarıyla, dünyanın önde gelen sanatçılarıyla dans ettiler. Örneğin 1958 yılında Opera Binasındaki bir öğrenci temsilinde Margot Fonteyn ve Michael Somes ile aynı sahneyi paylaşma şansını elde etmişlerdir.
Bale sanatı görüldüğü üzere ülkemizde çok yakın bir geçmişe sahiptir, buna rağmen bu konuda günümüze kadar büyük gelişmeler kaydetmiş ve dalında dünya standartlarını yakalamıştır. Konusunda uzman eğitimciler sayesinde bale sanatı daha çok tanınır ve teşvik edilir hale gelmiştir.