Müzik türlerinin kendine has karakterleri var, kendine has sınırları, doğruları yanlışları var. Hayalperest, maceracı, enerjik, ağırbaşlı… Bazen kim olmak istiyorsak o müziğe sığınıyoruz. Nasıl bir karaktere bürünmek istiyorsak, o karakteri yansıttığına inandığımız müziği dinliyoruz. Bu anlamda müzik, insan için bir hizalanma, şekillenme aracıdır desem herhalde yanlış olmaz.
Müzik türleri gibi Türk müziğinde yer alan 500’den fazla makamın da kendine has karakteri var. Bu karakteristik özellikleri teknik olarak anlatmaya çalışsam işin içinden çıkamayabiliriz. Fakat gelin sizinle makamlar arası bir yolculuğa çıkalım ve ben hangi makamı nasıl bir insana benzetiyorum onu birkaç makam üzerinden sizinle paylaşayım. Yazıyı okurken ilgili makamda bir şarkı bulup dinlemekse sizde olsun…
Haydi öncelikle buyurun Uşşak sofrasına. Mûsıkîmizin Aşk makamıdır Uşşak. Âşık kelimesinin çoğuludur. Bu sebepten âşıkların makamıdır. Fakat önemlidir ki Uşşak makamı insanı depresyona, umutsuzluğa, karamsarlığa itecek şekilde bir melankolizm yaratmaz. Dinledikçe aşk artar, aşk arttıkça şükür artar, coşku artar, sevinç artar. Zevk ile tebessüm ettirir. Âşık’ı sevgilisine yaklaştırır. Doğrudur, Aşk yolu kanlıdır. Zira o yolda ikilik olmaz. Hem sevgiliye hem başka şeylere gönül bağlanmaz. O yolda sevgili dışındaki her şeyden feragat edilir. Sevgili yolunda fedâ edilen her şey Âşık’ı sevgiliye bir adım daha yaklaştırır. İşte Uşşak makamı insanı böyle yolculuklara çıkarır, bu yolculuklar sırasında alınacak zevkleri tattırır.
Sıradaki makamımız Ferahfezâ: Öyle bir insan düşünün ki daima güler yüzlü, daima neşeli, kalbini dünyaya ait bütün olumsuzluklardan uzak tutmuş, gördüğü her şeyi hikmet nazarıyla yorumlayabilmiş, çevresindekilere de hep neşe ve mutluluk saçmış. Sıkıntılar da yaşamış elbette. Fakat kâinata olumlu bakma bilincine o kadar sahip ki her celâlin ardında bir ikrâm olduğunun farkında olarak nefes alıp veriyor. İşte bu, mûsıkîmizin mümtaz makamlarından Ferahfezâ makamının insan hali. Ferahfezâ, ferahlığı artıran anlamına geliyor. Dinledikçe hakikaten ferahlığı artıran bir makam. Ferahlığı artan kişinin başkalarına da ferahlık saçmaması mümkün olabilir mi?
Neşeden bahsetmişken, bir diğer neşe makamı olan Nihavend’e geçelim. Nihavend insanları da neşelidir ve mânevî güzellikleriyle ve enerjileriyle herkesi kendilerine çekerler. Fakat tüm neşelerine rağmen, bu insanların derinlerinde gizli bir hüzün vardır. Tatlı bir hüzündür, onları yormaz, ama hiç kimseye de belli etmezler. Bundan dolayı, kalabalıklar içinde biraz da yalnızdırlar. Nihavend makamı tıpkı böyle bir insan gibi. Dinleyene neşe verir, içini ferahlatır, insanın umut ve enerji depolamasını sağlar. Ama tüm bu neşenin arkasında, bu makamda hafif ve tatlı bir hüzün de vardır. Yani Nihâvend makamında bazı eserleri dinlerken, neşeyle kol kola giren ince bir hüznün misafiri de olabilirsiniz. Halil Cibran’a atfedilen bir söz vardır; “İnsan hüzün ve sevinç arasında asılı durur.” diye, Nihavend makamı insanı böyle bir yerde asılı tutabilir. Elbette bu durum, gönlümüzdeki Aşk’ın yoğunluğuyla alakalı da olabilir…
Sıradaki makamımız Şevkefzâ olsun. Şevkefzâ makamını bir insan üzerinden anlatmak gerekse herhalde şunu söylerim: Bir arzusu, isteği olan Şevkefzâ insanı önce büyük bir aşkla feryâd ediyor, isteğini şiddetli ve istikrarlı bir şekilde haykırıyor, sonra tek müracaat kapısının ilâhî mertebe olduğunu idrak ederek yavaşça manevî alemlere yol alıyor ve nihayetinde o âlemlerden almak istediğini alıp, neşe içinde ve ağırbaşlı bir biçimde köşesine geri çekiliyor. Amiyane bir tabirle ağlamayan bebeğe meme verilmemesi hadisesi gibi bir durum var Şevkefzâ’da, gürültücü, kararlı fakat huzur veren bir insan…
500 yıldır kullanılan bir makamımız var. Adı Bestenigâr. “Güzele bağlayan”, “güzele bağlanan” anlamına geliyor. Bestenigâr makamı uhrevî bir makam. Tıpkı sabah ezanlarında mânevî alemlere yol aldığınızı hissetmek gibi bir hissiyât duyarsınız dinlediğinizde. Bildiğiniz gibi sabah ezanları Sabâ makamında okunur. Bestenigâr makamında da Sabâ dizisi var. Dinlerken bizi mânevî âlemlerin sahibine, yani “güzele” bağlar. Ama aynı zamanda, makamda öyle bir seyir var ki, mânevî âlemlerde gezinirken yavaşça sizi kendi içinizde derinlere bir yere de yönlendirir. Âdeta kendi içinizdeki âlemle İlâhî âlem arasında gidip gelirsiniz. Sanki bir farkındalık, muhasebe ve uyanış haline yol açar…
En fazla duyulan makam Hicaz makamı olsa gerek. Dr. Savaş Barkçin’in deyimiyle “Hicaz, bizlerin neredeyse genetik makamıdır.” Türk mûsıkîsinde en fazla kullanılan makam Hicaz’dır. Annelerimizin bizi uyutmak için söylediği, “Uyusun da büyüsün ninni…” diye devam eden ninninin makamı olması hasebiyle hepimizin ilk duyduğu mûsıkî makamı Hicaz makamıdır. Hicaz makamı rahatlatıcı, sakinleştirici, dinlendirici bir özelliğe sahip. Ünlü Türk filozof Fârâbî, çok aşklı, şevkli ve yakıcı bir yapısı olan bu makamın insana alçakgönüllülük verdiğini söylemiş. Öyle ya, insan dert ve sıkıntı yaşamadan acizliği, tevâzu sahibi olmayı öğrenemiyor. Sıkıntı ve dert olmadan boynumuz pek de kolay eğilmiyor. Fakat insan o tevâzunun tadını bir sefer aldıktan sonra içindeki aşkın ateşiyle ısıtmadığı kimse de kalmıyor.
Son olarak çok cilveli bir makamdan bahsetmek istiyorum: Hisar Bûselik. Bu makam naz ve cilve konusunda öyle mahur bir makam ki hakikaten dilimi bağladı. Hakkında söz söylemeye pek kolay izin vermediği gibi, kendisini kullanarak beste yapılmasına da öyle hemen evet diyecek bir makam değil. Dört ayrı seyir tarifi var bu makam için. Başta da söylediğim gibi teknik konuların içinden kolay çıkamayız, hiç girmeyelim, fakat bilin ki bu makam pek kolay bir makam değil. Dedim ya çok cilveli bir makam, peşine pek çok aşığı takar, fakat hiçbirisine gönül de veremez. Sanki kendisi de istediği sevgiliyi bulamamanın hüznüyle bazen söylenir, bazen sızlanır, sonra bir anda değişir, adeta nispet yapar gibi etrafa gülümseyerek, neşesini ve yaşam enerjisini yansıtarak salına salına yürümeye devam eder. İşte böyle bir insana benzer Hisar Bûselik makamı. Makamda, insanda zıt hisler uyandıran bir seyir var desem herhalde yanlış olmaz. Hisar makamının yakıcı etkisiyle Bûselik makamının su gibi ferahlığını bir arada hissetmek isterseniz, buyurun Hisar Bûselik eserleri dinleyin.
İyi müzik, insanın fırtınadan kaçıp sığındığı korunaklı bir liman gibi. Ya da bir kenarda öylece oturup kendimize bir yol bulmaya çalışırken omzumuza konan bir yardım eli gibi. Bazen de ihtiyaç duyduğumuz an arayıp konuştuğumuz, duyunca rahatladığımız bir dost sesi gibi. Ve bazen de müzik, bir maskeli baloya giderken üzerimize geçirdiğimiz, gerçek kimliğimizi gizlememize yardımcı olan, şık ama iğreti bir kostüm gibi… Hangisi olursa olsun, şahsiyet sahibi müzikleri dinlemekten asla vazgeçmeyin.